Abdülhamit Han
Abdülhamit Han, istibdat ve ittihat terraki
Öncelikle Galatasaray konulu önceki yazımın tepki aldığımın farkındayım, belki hiç yazmamalıydım ya da yazsaydım bile tadında bırakmalıydım. Galatasaray lisesine karşı olmak aslında Galatasaray klubüne karşı olmak olmamalıydı. Her insan gibi hatalarım var, her konuda mantıklı düşünmenin mümkün olduğunu sanmıyorum. En iyisi futbol konusunda yorum yazmamak. En son olarak eleştiren herkese teşekkür ediyorum. Belki de acaba okunuyor mu yazılarım diye merak ettim. Her neyse hakli olduğunuzu da biliyorum.
Tarih kitaplarını okuduğumuz zaman, karsımıza çıkan tablo, Sultan Abdülhamit Han ın, baskıcı zorba bir sultan olduğu, hatta paranoyak olduğu ve isminin de “kızıl sultan” diye anıldığıdır. Acaba gerçekler yazıldığı gibi mi? Bilmem hiç Osmanlı nin son yıllarına ait bir araştırma yaptınız mi? Yazılanlar ne derece doğru? Jön Türkler ve İttihat ve Terraki gerçekten vatansever amaçlı örgütler miydi? Bunları kuranlar kimlerdi? Tarih her zaman kazananı haklı gösterir. Ancak olayları tahrif edip, kendince bir tarih yazmak affedilir bir şey değildir.
Öncelikle Abdülhamit (II.) Han iyi bir devlet adamı, kendini iyi yetiştirmiş entelektüel bir sultan ve hatta gerçek bir vatanseverdir. Tabii ki yanlışları olmuş olabilir, yanlısı olmayan bir insan var mi? Önemli olan niyettir. Abdülhamit Han zamanında Osmanlı imparatorluğu yeniden yapılanma çalışmalarına girişmiştir. Belki geç kalındığı için belki de daha başka sebeplerle bunların sonuçları alınamadan iç ve diş etkenler sebebiyle Osmanlı en zor zamanlarından birini yasamıştır. Anadolu halkı savaşlarla adeta bitap ve yorgun düşmüş.
Bu sırada ortaya çıkan görünüşte milliyetçi ama aslında Türk kimliğini bile taşımayan kişilerin kurduğu örgütler, Jön Türkler diye başlayan ve İttihat terraki diye süren bir oluşum. Kurucuları arasında Emmanuel Karasu ve Moiz Kohen gibi katıksız Yahudilerin bulunduğu ve ne hikmetse Türklüğün üstünlüğünü savunan, ama islami reddeden bir örgüt. Bu şahıslar inandırıcı olmak adına daha sonra isimlerini bile değiştirmişlerdir. Sonuçta başlanan iyi niyetli yapılanmalar bile bu örgütlerce engellenmiş ve Osmanlının yıkımı için uygun ortam sağlanmıştır.
Oysa, 1800 yıllar Osmanlı için umut dolu başlamıştı; batıya açılma politikaları, Kırım savasında Osmanlı yı destekleyen batılı devletler, ardından başlayan Süveyş kanalı projesi. Hatta Fransa ile olan yakın ilişkimiz sonucu günlük hayatta konuştuğumuz türkceye giren “Monsenyör, Bonjur, Mersi” gibi Fransızca kelimeler. Demek ki taklit etmek çözüm değilmiş!
Ya daha sonrası? Milliyetçilik akımıyla yerle bir olan Osmanlı, kazandığı savaşlar sonrası bile toprak kaybeden bir imparatorluk. Süveyş kanalı yapımı sebebiyle Avrupa ya ve içeride Galatalı Yahudi bankerlere borçlanmış Osmanlı imparatorluğu. Berlin konferansı toplanmış, Osmanlı nın ilk Sevri daha burada başlamış. Borçlara karşılık, İngiltere Mısır ve Kıbrıs’i, Fransa ise Tunus’u işgal ediyor. Sultan Abdülhamit Han in emirlerine rağmen Jön Türklerin eline geçen Osmanlı ordusu bu işgalleri sadece seyrediyor. Bizim tarih kitaplarımızda ne yazıyor? Osmanlı imparatorluğu Mısır ve Kıbrıs i kiralık olarak İngilizlere verdi? Size inandırıcı geliyor mu?
Dahası da var Galetalı Yahudi bankerler Emmanuel Karasu aracılığı ile Sultan Abdülhamit Han a bir teklif getiriyorlar. Borçlarınızı ödeyelim ama Yahudileri Filistin’i verin, kendi devletimizi kuralım.. Sultan Abdülhamit Han a Yahudilerin bu kadar düşman olmasının ardında bu teklifin reddi yatıyor olmasın?
Bir sonraki yazımda Ermeni meselesini ve diğer tarihi gelişmeleri anlatacağım.
Sevgiler ve saygılar.
Nuri Aslan