Herşey Yalan
Gökyüzü çıldırmış gibiydi. Sanki yağmur yağmıyor, delinen gökyüzünden su, şelale gibi boşalıyordu. Damlalar hızla yere düşüyordu. O kadar hızlı ve hırslıydı ki, kaldırım taşına çarpmasıyla oluşturduğu ses kulakları tırmalıyordu. Damlalar hızını alamayıp tekrar gökyüzüne sıçrıyordu. Gecenin bir saati, yağan yağmur altında, hızlı adımlarla Cemil yürüyordu. Üzerinde montu, ayağında botu, elinde şemsiyesi ile boynu öne bükülmüş sokakta yol alıyordu.
Cemil yolda süratle kaybolurken gözlerinin etrafı ıslaktı. Gözyaşlarını tutamıyordu. Evet, Cemil ağlıyordu. Ağlamaktan utanıyor, gözyaşlarının yağmur damlalarıyla karışıp görünmemesini istiyordu. Kimse görmesin diye şemsiye altında gözlerini gizliyordu. Ağlama duygusunu bastıramıyordu. Artık dayanamıyor, ağlamanın iyi geleceğini düşünerek kendini bırakıyor ve hıçkırarak ağlıyordu.
Günler önce başlamıştı mutsuzluğu, hayatında yolunda gitmeyen bir şey olduğunu hissediyordu. Anlam veremediği bu duygu, günden güne rahatsız ediyordu onu. Boğazında bir düğüm oluşmaya başlamıştı. Her gün bu düğüm büyüyor, artık dayanılmaz bir hâl alıyordu. Bu duygu Cemil için yabancı değildi. Yıllar önce de olmuştu. Gitmiş olduğu psikiyatr kendisinin depresyonda olduğunu fakat bu depresyonun az şiddetli ama uzun süreli olduğunu söylemişti. Bildiği depresyonlardan farklıydı. Cemil ilaçlar kullanmış, terapi görmüş fakat fayda elde edememişti. Tedaviyi yarım bırakmıştı. Şimdi yıllar sonra aynı durum oluşuyordu, belki de aynı sorundan.
Sokakta ağlamaklı yürümeye başlamadan önce, sevgilisinin evinden çıkmıştı Cemil. Aslında kavga etmemişlerdi. Şimdiye kadar ciddi kavgaları olmamıştı. Bunun nedeni Cemil’in olumlu tutumuydu. Olayları büyütmüyor susuyordu. Belki kavga etmemeleri ilişkilerini daha da kötü etkiliyordu. Çünkü Cemil günden güne üzülüyor, ilişkinin kötüye gittiğini hissediyordu. Karşısındaki ile mutlu olduğunu hissetmemeye başlamıştı. Sevgilisinin sevgisinden şüphe ediyordu. Sevgisini hissedemiyordu. Belki bu nedenle kendi sevgisi de azalıyordu. Bir şeyler azalıyor ve bitiyordu. Sevgi ve sevgililere inanmaz olmuştu, kimsenin ciddi sevgiler hissettiğine inanmıyordu. Sevgilisinin kendisini aldattığına inanıyordu, inanmak yanlış aslında, biliyordu. Sevgilisinin kendisine hissettiklerini biliyordu, eski sevgilisi ile onu aldattığını hissediyordu ama bunu O’na söylemiyordu. Sonra görecekti ki, sevgilisi bunu itiraf edecekti. Büyük umutlarla başladığı bir ilişki daha benzer sorunlarla bitiyordu. Sevgi birkaç günlüktü, zamanla yok oluyordu.
O gün kavga etmemişlerdi ama kendini kötü hissediyordu Cemil, boğazındaki düğüm gittikçe büyüyor ve artık dayanılmaz hale geliyordu, aceleyle evden çıkmıştı. Sokağa çıktığında ise gözyaşlarını tutamamış ve ağlamaya başlamıştı.
Aradan yıllar geçecek ve Cemil yaşadığı bu günü mazide bir anı olarak hatırlayacaktı. Görecekti ki, hayat devam ediyor ve edecek. Kimse için üzülmeye değmediğini, sadece kendisinin mutluluğunun daha önemli olduğunu öğrenecek ve hayatını ona göre şekillendirecekti. Sevgililere gereken önemi verecek, fazlasını vermeyecek ve beklemeyecekti.
Erhan